Her yere yetişememekten yorgunum. Bugün var olduğunu bilmem yetmiyor. Seni istiyorum; etinle, kemiğinle her yerinle seni. Dokunmalıyım sana. Dokunmasam çıldıracağım. Gel kucağına al beni saçlarımı okşarken. Evimize götür kitaplarla dağınık. Uyut dizinde. Dudaklarınla böl uykumu sonra. Sonra seviş benimle; gebermeliyim aşktan, coşkudan.

Insanlar dayanılmaz derecede mantıklı yaşıyorlar. Hiç bir çılgınlığa yer vermiyorlar yaşamlarında. En mantıksız evliliği mantık evliliği adına yapıyorlar örneğin. Yeni bir çöl bulan ya da arayan  Mecnun’dan söz eden yok. Oysa ki onca Mecnun var dağlarda. Ne medyaya sığıyorlar ne masallara… Her biri bir masal. Tüm bunları  bir saldırı gibi alıyorum sevdamıza. Ve hiç bir yılgınlığı barındırmıyor olmam direnci ve kavgayı yeşilliyor içimde . Savaşıyor olmak direngen bir var olmanın göstergesi sayılabilse de yine de bir yanım eksik ve yetişemiyorum kendime de.

Bugün  bulduğumu yarın yıkıyorum. Seni de çoğaltıyorum kaçınılmaz olarak. Sonsuzlaşıyorsun. Ulaşamıyorum. Seni ben mi yaratıyorum yoksa? Bu ürkütüyor beni. Kendi yarattığına sevdalanmak çok sağlıklı gelmiyor bana. Yooo seni ben yaratmadım. Sen vardın ve kendini kutupladın sıradanlıklardan.

Ve sen bir gün kapımı çaldığında veya ben bulduğumda seni bütün yolların tıkandığı yerde ateşler yakacağım.

Gel sokul yanıma. Sonsuza dek konuşalım sonra.

Kutubum ol sevişmelerde.